14 Ağustos 2011 Pazar

Kızımın şeker koruyucu meleği..



Hepimiz birer perdenin arkasında, bizler için tanımlanmış rolleri oynayarak hayatlarımızı devam ettirdiğimizi düşünüyoruz. Çoğumuz rollerimizi kendimiz seçiyoruz; bu kişiler şanslı azınlıklar ama maalesef bir çoğumuz rollerimizi başkalarına seçtirttiriyoruz. Off bu kelimeyi yazarken bile çok zorlandım ; seçtirtmek ? yazması, söylemesi bile zor.. İşte bu zorluğu bilerek veya bilmeyerek kabul ediyoruz ve kendimizi “doğru olanları yapan”,” ait olduğu yerde bulunanlar” olarak algılıyoruz. Biz bumuyuz ? Aynanın yansıttığı gerçekten bizmiyiz? Biz kimiz ?
Kızımı her gece öperek koklayarak ve şükrederek uyuturum.Son dönemlerde katıldığım seminerlerden, okuduğum kitaplardan ve 6.hislerimin bana rehberlik etmesiyle egolarımdan daha fazla arınmış olarak yaşamaya başladım. Egoyu kapsayan her kavramın bana ne derece zarar verdiğini; hem ruhsal hem de bedenen incindiğimi fark ettim. Koşulsuz bir ruh halinde olmaya, anları yaşamaya, geçmişi temizlemeye ve geleceğimi olumlu yaratmaya konsantre olmaya başladım. Hayatım ile ilgili önemli kararlar almaya – belki de olması gereken kararları uygulamaya başladım desem doğru olacaktır- karar verdim. İşte kafamda bunlar dolaşırken, bir baktım ki kızım uyuyakalmış.. Üzerini örttüm, saçlarını okşayıp yanağını öptüm ve alçak ses ile “ kızımın sevgili koruyucu melekleri lütfen onun huzur içerisinde uyumasına yardımcı olunuz, onu sevgi ile koruyunuz “ dedim.. ve kızımın öptüğüm yanağından minik bir parlak balon yavaş yavaş çıkış yapıp havaya yükselmeye başladı.. Ben şaşkınlık ve mutluluk içerisinde bakakalmıştım.. Hafifce bir adım geriye adım attım.. o minik sevimli balon ( daha sonra öğrendim ismi “orb” imiş ve meleklerin ilk görüntüsü imiş) benim çevremde dolanmaya başladı, sanki beni kutsadı ve sevgi yükledi kalbimin en derinliklerine.. ve o an gerçekten meleklerle konuşabilmenin çok kolay yapabileceğimiz bir içgüdü, harika bir deneyim ve en büyük rehberlik olduğunu anladım..
Çok mutluydum… kızımın tatlı koruyucu meleğine teşekkür edip salona geçtim ve bu yaşadığım deneyim için şükrettim.. Yavaş yavaş perdeyi aralamaya başlamıştım. Perde aralanmalıydı, uyanmalıydım, uyandırmalıydım. Sevgiyi insanlara hissettirmeliydim.. Hepimizin “bir” olduğunu , koşulsuz sevgi ile en büyük dağların bile elimizde kum tanelerine dönüşebileceğini göstermeliydim..
Artık anlatmak istiyorum …

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder